27 Kasım 2010 Cumartesi

Havuçlu Karnabahar Çorbası


Sizin evinizde de aynı durum söz konusu mudur bilmiyorum ama bizim evde çorba denince akla hep klasikler gelir. Mercimek, tel şehriye, yoğurtlu çorba, tarhana vs. Geçen gün büyük adam gelip de işyerinde brokoli çorbası içtiğini ve çok güzel olduğunu söyleyince '' Eeee dedim ben yapınca mırın kırın ediyorsun, ben de öyle bir brokoli çorbası yapıcam ki değil çorbayı tencereyi bile yiyeceksin'' İşte o gazla düşündüm durdum, sonra bir baktım buzdolabında brokoli kalmamış ama karnabahar var. Brokoli ile olan karnabaharla da olur sonuçta. Brokolili versiyonu bir başka zamana erteleyip hemen işe giriştim. Daha önceden bir karnabahar çorbası yapmıştım ama bu defa süt kullanmak istemedim. Nedense bana çorba ve süt pek alakasız bir ikili gibi görünüyor hep. Kimse denemediğimi söyleyemez ama. Bu haliyle karnabahar ayrı bir güzel oldu, havalar da tam serinlemeye başlamışken hiç beklemeyin. İlk fırsatta yapın, şöyle hafif de acılı hmmm içiverin.

Ben Nutricook' ta pişirdim. Kitapçıktaki Brokoli Çorbasını biraz değiştirerek kendi tarifimi oluşturdum. Siz farklı bir tencerede yapabilirsiniz elbette. Herhangi bir buhar sepetli tencerede ya da düdüklüde de yapılabilir. Ben yapılışı Nutricook için ayrıntılı olarak verdim ancak farklı bir düdüklü tencere kullanacaklar süreleri kendi tencerelerinin özelliklerine göre belirleyebilirler.

Malzemeler:
500 gr karnabahar
1 adet kuru soğan
1 adet havuç
2 diş sarımsak
6 su bardağı tavuk suyu ya da su
2 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz, taze çekilmiş karabiber, pul biber

Yapılışı:
1. Tencereye zeytinyağını koyup ocağa yerleştirin. Yemeklik doğranmış soğan ve sarımsağı da ekleyin, pembeleşinceye kadar kavurun.
2. Tavuk suyunu ya da suyunu ekleyip tuzunu ve baharatlarını da katın.
3. Karnabaharı çiçeklerine ayırın, havuçları kazıyıp temizleyip dilimleyin. Sebzeleri buhar sepetine yerleştirin ve tencerenin üzerine koyun.
4. Nutricook' un kapağını kapatıp akıllı kontrol saatini 5 dk. seçin ve 1. programa ayarlayın ve ocağın altını iyice açın.
5. Buhar çıkışı gerçekleşip saati sinyal verince tencereyi kısık ateşe alın. Böylece geri sayım da başlamış olacaktır.
6. İkinci sinyali duyduğunuzda buhar çıkış konumuna getirin ve ocağın altını tamamen kapatın. Fakat Nutricook' un kapağını açmak için bir sonraki son sinyali bekleyin.
7. Sinyal sesinden sonra kapağı açıp buhar sepetindeki sebzeleri tencerenin alt kısmına ekleyin.
8. Tüm karışımı blenderdan geçirip sıcak olarak servis yapın.

Özellikle benim gibi acı severseniz bol pul biberle servis edin bu çorbayı. Tadına doyamayacaksınız.

Herkese bol lezzetli bir haftasonu diliyorum.

25 Kasım 2010 Perşembe

Kıymalı Cevizli Lahmacun Böreği


Blogger toplantımızda hazırlamıştım bu böreği. Kızların hepsi de çok beğenerek yemişlerdi. Hatta Gülaycım acil tarif bekliyor benden, haftasonu gelecek misafilerine yapacakmış. Ben de onu fazla bekletmek istemedim. Zaten yıllardır yapıp da nasıl tarif paylaşmamışım bilemedim. Biraz lahmacun harcı gibi aslında, yani benim gibi kebaba, lahmacuna dayanamayan biriyseniz bu lezzet sizi fena cezbedebilir, benden söylemesi. Bizim evin lahmacun delisi ( kendi deyimiyle mahmacun canavarı ) küçük beyin ev lahmacunu bunlar. Tarifi küçük teyzem Totoş' uma aittir. O '' Yanında bir de yoğurtlu bir salata ya da sos olursa enfes olur, mutlaka yap'' demişti. Fakat ben o gün telaşla unuttum, siz unutmayın olur mu ?

Malzemeler: ( toplam 32 adet börek için )
4 adet yufka
500 gr yağsız dana kıyma
1 adet kuru soğan
2 adet yeşil biber
2 diş sarımsak
1 adet domates ( ben yazdan hazırladığım domates soslarından kullandım )
1 yemek kaşığı biber salçası ( tercihen acılı )
1/2 su bardağı iri kıyılmış ceviz içi
5-6 dal maydanoz
tuz, taze çekilmiş karabiber, pul biber
2 su bardağı yoğurt ya da süt
1 yumurta
1/2 çay bardağı zeytinyağı
üzeri için susam, çörekotu 

Yapılışı:
1. İç harcı hazırlamak için soğanı yemeklik olarak ince ince kıyın, sarımsakları da rendeleyin.
2.Geniş bir tavaya 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağını ve soğanı koyup pembeleşene kadar kavurun.
3. Biber salçasını ve rendelenmiş domatesi de katın birkaç dakika da bu şekilde kavurun. Kıymayı da ekleyip bir süre daha pişirin.
4. İnce kesilmiş biberleri ve baharatlarını içine katın.
5. Son olarak ceviz içini ve ince kıyılmış maydanozu da içine katıp ocaktan alıp soğumaya bırakın. ( Maydanozlar ve ceviz koyunca ateşe kapatılacak )
6. Yufkaları üst üste koyup her biri 16 eşit parça olacak şekilde parçalara ayırın ( sigara böreği sararken kestiğiniz gibi üçgen şekilli )
7. Yufkaların arasına sürülecek yoğurtlu harcı hazırlamak için ( yoğurt yerine süt de kullanabilirsiniz ) yoğurt, yarım bardak zeytinyağı ve 1 yumurtayı çırpın. İçine biraz da su ekleyebilirsiniz.
8. Yufkadan bir parça alıp arasına yumurta fırçası ile ince bir tabaka halinde yoğurtlu harçtan sürün.
9. Diğer yufkayı da üzerine koyup yine yoğurtlu harçtan sürün. Yufkanın üst geniş kısmına kıymalı cevizli harçtan bir miktar koyup sigara böreği sarar gibi çok sıkı olmayacak şekilde sarın.
10. Tüm yufkaları bu şekilde sarın. Yağlı kağıt serilmiş ya da yağlanmış tepsiye yanyana dizip üzerlerine yumurta sarısı sürüp susam ve çörekotu serpiştirin.
11. 180 derece fırında üzerleri iyice kızarana kadar pişirin. Sıcak ya da ılık servis edin.

 Dilerseniz fazlaca sarıp derin dondurucuya da atabilirsiniz pişirmeden. Vaktiniz olmadığında sadece tepsiye dizip çayı demlemek kalıyor geriye. Bunu her defasında üstüne bastıra bastıra yazıyorum fakat her seferinde de bu konuda nasıl yaptığıma dair sorular alıyorum. O yüzden de biraz kendimi tekrar ediyorum. Malum çalışan hanımlar için ne kadar pratik olursa o kadar makbuldür. Elbette böyle tek tek hazırlamak da el oyalayıcı, dileyen harcı istediği gibi kullanabilir. Tepsiye yayarak, kol böreği ya da tava böreği şeklinde de denenmiş, onaylanmıştır tarafımca. Ne şekilde seviyorsanız öyle yapabilirsiniz elbette.

23 Kasım 2010 Salı

Böyle Olur Bloggerların Ev Gezmesi


Uzun bayram tatilini de bitirip tekrar hayatımızın rutinine dönüverdik. Hepinizin geçmiş bayramını kutlarım. Bayram tatilinde gezdik, tozduk, yeni yerler gördük, uzun zamandır göremediğimiz yerlere gidip hasret giderdik, yedik, içtik. Bunları daha sonraki postta uzun uzadıya yazacağım. Fakat bayram öncesinde öyle bir davet vardı ki evimde şen şanrak. Önce ondan bahsetmeliyim.

Sevgili patronum Feroşum Türkiye'ye geleceğini söylediğinde böyle bir fikir gelmişti aklıma. Onun da tanıdığı birkaç blogger arkadaşı davet edip hep birlikte yiyip içelim istemiştim. Açıkçası bu kadar maharetli hatunu aynı anda ağırlamak ilk başta beni ürkütmüştü. Günler öncesinden menü belirleyip neler yapacağıma karar verdim. Onlar da birer çeşit hazırlayıp getireceklerini söyleyince işim biraz daha kolaylaştı. Ortaya el birliğiyle harika bir sofra çıktı.

 Daha Feroşum Türkiye' ye gelmeden ben neler yaparım, hangi masa örtümü kullanırım diye telaşa düşmüştüm bile. Hemen hemen her gün Betüşümle telefonda tek konumuz bu oldu, yok onu yapma yok bu daha iyi olur diye saatlerce düşündük. Halbuki nolcak işte, maksat muhabbet olsun, gerisi hikaye. Öyle de oldu, her birinin marifetli elleriyle hazırladıkları masamı, evimi renklendirdi.

Bu arada masa örtümün de hikayesinden bahsetmezsem olmaz. Evlenmeden önce çeyiz yerleştirirken bu örtüyü görmüş ve anneme '' Ben bu örtüyü kullanmam, çok demode bu. Al sen kullan bunu'' demiştim. Sonra bloglarda benzeri örtüleri görünce annemden geri istemiştim. O da bayağı bir nazlandı sen misin buna burun kıvıran diye. Bu kadar özel misafirlerim olmasa yine vereceği yoktu galiba. Ne varsa annemde var yine.

Ben böyle kalabalık grup ağırlayacağım zamanlarda geceden kurarım masamı. Bu defa da yine Cuma gecesinden masa örtümü son bir defa detaylıca ütüledim ve serdim. Tabaklarımı, peçetelerimi, çatal-bıçaklarımı, bardaklarımı yerleştirdim. Sabah olunca da servis tabaklarımı bir bir çıkardım. Kızlar da elleri kolları dolu gelince masada tek bir şey koyacak yer kalmadı.

Menüde neler vardı neler ?


Kısır, benim için kalabalık davetlerin vazgeçilmezi. O yüzden salata olarak ne yaparım diye düşününce ilk aklıma gelen hep kısır olur. Sevmeyen de yoktur nasıl olsa.


Mantarlı Biberli Börek, benim uzunca süredir sıklıkla yaptığım bir börek. Tarif adaşım Yaso' ma ait. Tarif henüz blogda yok, inşallah yakında. Vee tarif için tıkkk


Bu enfes Patatesli Ay Çörekleri Sevgili Hilal'ciğimden geldi.


Lor Peynirli Salata yine benim ikramlarımdan. Hem renkleri hem de lezzeti ile masalara keyif veren bir salata. Egeliler bu salataya Çingen Pilavı derlermiş bu arada. Peynir sevenler için kahvaltılar için de iyi bir alternatif. Ben lor peynirini BİM'den alıyorum bir süredir ve lezzetinden de çok memnunum. Bunu da dip not olarak veriyim istedim. Benim gibi her lor peynirini yiyemeyenler bir de bunu denesin. Daha önce içine taze soğan ve maydanoz eklememiştim, bu defa ekledim. Sonuç çok daha lezzetli, benden söylemesi.


Gülaycığımın ellerinden enfes Pırasalı Mısır Ekmeği. Benim gibi otlu ekmeklere hayran biri için bulunmaz nimet idi bu ekmek. Cumartesi gününden geri kalanlar da büyük adamın favorisi oldu, yalan değil valla. Laz adam neyi sever? Elbette Mısır Ekmeğini.


Yine benim yaptığım Kıymalı- Cevizli Börek. Tarif blogda henüz yok, en yakın zamanda gelecek. Bu zamana kadar nasıl olmuş da paylaşmamışım bilmiyorum fakat lezzetinden şüpheniz olmasın. Küçük adamımın en sevdiği börektir, benim için yeri bambaşka yani.


Canım Aylinimin ellerinden harika Elmalı ve Kestaneli Kurabiyeler. '' Küçükleri kestaneli, büyükleri de elmalıdır '' diye diye tüm kurabiyeleri bitirdik sanırım kestaneliyi buluruz umuduyla. Ben bulamadım, kısmet değilmiş:))


Benim o gün için ilk defa denediğim Çikolatalı Süper Kek. Yok abartmıyorum adı böyle. Tarif Sevgili Düşbahçesi' ne ait. Ben biraz büyük bir pişirme kabı kullandığım için istediğim görüntüyü alamadım, normalde daha ufakça bir kalıpta pişirince haliyle daha yüksek bir kek olacaktı.  Onca tarifin içinde hakettiği ilgiyi de görmedi aslında, o kadar çok yedik ve gözümüz doydu ki,  fakat sonrasında evde hayranları oluştu diyebilirim. Arasında ve üzerindeki ganaj kıvamındaki krema ile damaklara şenlik yaptırıyor diyorum, başka da birşey demiyorum. En kısa zamanda kendine yaraşır bir kalıpla tekrarlanacaktır.

Can arkadaşım Betüşüm' ün ödüllü Arap Kurabiyeleri de masamızdaki lezetlerden biriydi. Mini mini tek lokmalık çok lezizler.


Ayşenciğimin görüntüsüyle masanın prensesi konumundaki Vişneli Tartı.
 Sevilciğimin Feroşumun bebişi için sürpriz olarak gönderttiği Bebek Kurabiyeleri de Meltem Mutfakta' dan geldi. Meltemciğim senin de ellerine sağlık, Sevilciğim ince düşünmüş, kendisi yollarda memleketine giderken bile masamıza rengini kattı. Her ne kadar bir baby shower partisi  diye yapmamış olsak da bebişler çok hoştu.

Canım ablam diyorum ben ona, Blog alemindeki ablam benim o. Pek öyle kimseye abla, teyze, amca gibi sıfatlar kullanmayı sevmem, beni yakından tanıyanlar bilir. Benden yaşlarca büyük teyzeme bile teyze diyemem ben, ama Güler Ablam benim ablam işte:)) Almış eline bu cici kavanozu çalmış kapımı. En sevdiğim reçelin ayva olduğunu da sanki bilirmiş gibi. Ablam tadına bakıldı hemen ertesi gün kahvaltıda, mis olmuş mis.

O gün masamızda 2 çeşidimiz daha vardı. Biri Sevgili Gülfem'ciğimin getirdiği Limonlu Mini Cheesecake idi. Gülfemcim o gün trafiğe takılıp da biraz geç aramıza katılınca o harika lezzetlerin fotoğrafları çekilemeden hemencecik mideye indirildi. Fotoğraf ve tarif için lütfen buyrun.

Bir diğer fotoğraflanamayan tarif de benim  hazırladığım Cevizli İncirli Sütlü Tatlı idi. Daha önceden Leziz Dergisi için hazırlamıştım bu tatlıyı, ne zaman yapsam herkesten tam not alır. Bu defa da umarım beğendirdim arkadaşlarıma.

 Kim sevmez böyle misafiri değil mi ama ? Her biri ayrı marifetli bloggerlar olunca hal daha da eğlenceli oldu. Hepsinin birbirinden güzel emekleri ile bana destek olmaları beni de hiç yormadı diyebilirim. Böyle misafire can feda, her gün gelin kızlar siz. Bereketiniz hiç eksilmesin yuvalarınızdan.

 

Bunlar da Sevgili Behiye' nin gönderdiği güzel çiçekler. Kibar arkadaşım memleketine gittiği için bizlerle birlikte olamadı, inşallah bir başka sefere. Ben sabahın erken saatlerinde hazırlıklarımı yaparken gelen bu çiçekler günün keyifli geçeceğine işaretti. Her zaman çiçeklerimi aldığım çingene teyzem o sabah tezgahını açmadığı için masam çiçeksiz kalacak diye hayıflanmıştım ben de. Taa Antalya'lardan yetiştin imdadıma Behiye' cim.
Bu alttaki harikalar da güzel gülüşlü harika kadın Zeynepcimden. Kendisi, kahkahaları, keyifli sohbetlerinin yanında çiçekleri de cabası. Güzelcim kahveye gelcem sözzz:))


İşte bayram öncesi evimdeki keyifli saatlerden karelerdi bunlar. Masa ve ikram fotoğrafları Aylinciğime aittir, ben o telaşla hiç makineyi elime almadım. İyi de etmişim. Sağolasın Aylinim, ellerine sağlık.

Kalabalık davetlere alışkın olmama rağmen ilk defa blogger dostlarımı ağırlayacak olmaktan ilk başta biraz korkmuş (!!!) olsam da çok büyük keyif aldım. Kolay değil elinden her türlü iş gelen bu hanımlara ikram hazırlamak, beğendirmek. Umarım onları memnun etmişimdir. Eğer ki bir hatam olduysa artık affetsinler beni, bir daha olmaz:) Hepinize teşekkürler kızlar, evimi neşeye boğdunuz. Başka da bir sonuç olamazdı zaten, böyle olur bloggerların ev gezmesi....

4 Kasım 2010 Perşembe

Kurutulmuş Domatesli ve Yeşil Zeytinli Muffin


Benim bir takıntım var sanırım mutfakla ilgili. Bir dönem bir malzemeye takarım, her ne yaparsam yapayım o malzeme illa içine girer. Bu bir aralar mantar idi, bir dönem de zencefil. Şimdilerde ise kurutulmuş domatesle çok kaynaşmış durumdayız. Geçen yıl Nesli anneme almış eve, annem de kullanmayıp bana vermişti koca paketi. Sanırım paketin ağzı açık alınca lezzeti biraz değişmiş ve o paket 2 yıl buzdolabında sürünmüştü. Sonra da çöpe gitti ne yazık ki. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım kahvaltıya gelecekti, markette bakınırken göz kırpıverdi bana kurutulmuş domatesler '' Hadi, bir şans daha '' dedim ve alıverdim. Ne iyi etmişim, o günden beri kaçıncı paketi bitirdik bilmiyorum. Takıntı yapılacak kadar ama, yeter ki doğru şekilde kullanalım.

Bir de mevsimi geçince bizim eve asla domates giremiyor. Yani kahvaltılarda şöyle üzerine mis gibi zeytinyağı gezdirilmiş domates yemek için birkaç ay daha bekleyeceğiz. Tazesi yerine kurutulmuş çok fena bağımlılık da yaptı. Bu yıl yaz sonu pek niyetliydim kendim kurutacağım diye ama cesaret edememiştim. Sanırım önümüzdeki yıl daha cesur olacağım. Tazesinin mevsimi gelene kadar da kuru domatesle flörtümüz devam edecek. Haliyle farklı tarifler de denenebilir. Kim bilir?

Malzemeler:
2 yumurta
10-15 adet kurutulmuş domates
10 adet biberli yeşil zeytin
1 su bardağı yoğurt
1 çay kaşığı karbonat
3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı tam buğday unu
arzuya göre tuz ( yeşil zeytin tuzlu olduğu için ben kullanmadım )
üzeri için haşhaş tohumu

Yapılışı:
1. Kurutulmuş domatesleri kaynar suda yumuşamaları  için en az 1 saat bekletin ( eğer vaktiniz varsa  3 saat )
2. Zeytinleri ince dilimler halinde kesin.
3.Yumurtaları çırpın, içine yoğurdu ve zeytinyağını  ekleyip biraz daha karıştırın
4. Domatesleri sudan alıp kağıt havlu üzerinde suyu süzülene kadar bekletin.Ufak parçalar halinde kesin.
5. Unu, karbonatı, domatesleri, zeytinleri de ekleyip karıştırın.
6. Muffin kağıtlarının yarısını dolduracak şekilde paylaştırın.
7. Üzerlerine haşhaş tohumu serpiştirin.
8. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 20 dk kadar pişirin.

Sıcak ya da ılık servis yapın.
Afiyet olsun




Çay saatinde keyifle yenebileceği gibi kahvaltı için de ekmeğe alternatif olabilir. Küçük adam içindeki koca parçacıklara rağmen pek bir severek yiyince başka versiyonları da deneme listeme aldım.

2 Kasım 2010 Salı

TuzBİBER Dergisi Kasım Sayısı Yayında



Evet yine çok dolu bir sayı ile karşınızdayız bu Kasım ayında da. TuzBİBER bu ay genç ve yetenekli şeflerimizden Serkan Kılınç'ı konuk etti. Şefimle gerçekleştirdiğim keyifli sohbeti kaçırmayın bence. Yine şefin harika tarifleri de gönlünüzü fethedecek, benden söylemesi. Dergimize yeni katılan Necla ve Gülay arkadaşlarımıza bir kere de buradan '' Hoşgeldiniz '' diyorum.
Herkese keyifli okumalar. Hadi tık tık tık....