21 Eylül 2012 Cuma

Mavi - Yeşil Yemyeşil Ayder


Karadeniz'i anlatmaya aslında kelimeler de yetmez, paylaşacağım fotoğraflar da. Bir ucundan bir ucuna her bir köşesi ayrı güzel ve görülesi Karadeniz'in. Bu yıl da yine tatile o taraftan başladık biz. Uzunca tatilimizin ilk durağı oldu. Büyük adam oralı olunca gönlünün yarısı memleketinde, her yıl küçük beyle ben eşlik etmesek de onun rotası zaten belli. Bu defa yine birlikte düştük yollara. Her defasında ikilemde kaldığımız gibi yine araba mı uçak mı diye düşünüp yine arabamızı yükleyip yollara düştük. Malum oralarda araba olmadan hiçbir  yere gidip görmek mümkün değil. Eğer yolu geze göre gitmeyi seviyorsanız bizim gibi ve vakit sıkıntınız yoksa arabayla gitmekte fayda var. Yok gidip de sabit bir yerde kalırım, hiçbir yeri de gidip görmem diyorsanız atlayın uçağa gidiverin. Tabii o da pek olası değil Karadeniz olunca rota. Elbette uçakla gidip oradan araba kiralayıp gezmek de tercihiniz olabilir. Ama bizim gibi koca arabanın bagajına bile sığamayanlar için hiç sevimli değil. 

Bizim varış noktamız Rize Fındıklı. Feroş Anneannenin evi, güzel portakal ağacının altında sabah kahvaltı keyfi yaptığımız neşeli ev. Sağolsun bu yıl yine bize kapılarını açtı, en güzel odasını verdi. Şennur teyze de yine tüm misafirperverliği ile etrafımızda pervane oldu, çok güzel ağırladı bizi. Her yıl   '' bu yıl son, bir daha gelmem herhalde '' deyip de yine yine gidiyorsam oradaki güleryüzün, muhabbetin bunda etkisi büyüktür eminim. Ve de şu alttaki fotoğrafta gördüğünüz lezzetler de bir çeşit etken olabilir bak şimdi emin olamadım...

Rize' de görülmesi gereken yerlerin ilk başında Çamlıhemşin geliyor. Oralara gidip de Ayder Yaylasına çıkmadan, oralarda yaz günü soğuktan bir titremeden, misler gibi alabalık ve  muhlama yemeden dönerseniz sakın Karadeniz' e Rize' ye geldim demeyin. Gelmişsinizdir de eksik kalmıştır, benden söylemesi. 


Bu yıl da daha önceki seferler gibi çok kalabalıktı Ayder. Hem yerli hem de yabancı turistlerin akınına uğramış desem abartmış olmam. Önceki yıllara göre artık fazlasıyla keşfedilmiş bir yer, aslında keşke öyle olmasaymış dedirtiyor insana. Her popüler olan yerde olduğu gibi doğal güzelliklere biraz ihanet ediliyormuş duygusu uyandırıyor insanda. Yine de yolunuz o taraflara düşerse görmeden dönülmez. Kiremitte alabalık, bol bol tereyağlı muhlama, sac kavurma benim tavsiyelerim. Mısır ekmeği zaten masaya ilk gelen ve ilk biten oluyor, dememe gerek yok. 


Bu iştah açan tatlı Pelit tatlısı. Biz de ilk defa tattık, en az görüntüsü kadar lezzeti de süper. Krep arasında bal ve fındık. Basit olduğu kadar da damak şenlendirici. Biraz bol kalorili ama oralara kadar gidip bol oksijene maruz kalınca iştah da açılıyor, önünüze ne gelse hiç ses etmeden mideye gönderiyorsunuz.  


Bu yıl tatile böyle başladık; sonrasında Şile, Tekirdağ ve son olarak da bayramda İğneada oldu. En kısa zamanda bir başka tatil postuyla geleceğim. Yine Karadeniz'e kıyısı olan minik bir kasabadan bahsedeceğim. 
Ülkemizin her bir köşesi ayrı güzel, gezmeye ve anlatmaya devam elimden geldiğince dilim döndüğünce...



3 yorum:

Unknown dedi ki...

Çok güzel bir gezi olmuş.Bende karadeniz gezisine gitmeyi çok istiyorum bakalım nasip olursa

Ayhanca Bakışlar dedi ki...

Ne mutlu size güzel bir tatil yapmışsınız. Geçen hafta bende üç günlüğüne Arhavi'ye gittim, gönlüm halen daha oralarda...

ikisatirdokturmelik dedi ki...

gonlum Karadeniz de kaldi.....