21 Ekim 2020 Çarşamba

Anneannem...




 Kaç yaşlarındaydım bilemiyorum. Olsam olsam en fazla 5 ya da 6 . Benim hemen ardım sıra doğan iki kardeşimle birlikte daha çocuk yaşta üç çocuk doğuran anneme destek amaçlı anneannem beni alır götürürdü evine. Çocukluğuma dair anılarda hep o evdeyim, Bakırköy'deyim. Kendi evimden ayrılıp Bakırköy' e giderken annemi bırakıp gitmek istemezdim; anneannemden beni almaya geldiklerinde de anneannemi bırakıp eve dönmek gücüme giderdi. Bu duygu karmaşasını bugün bile çok net anımsıyorum. Belki de olduğum yere ait hissedememe, ait olduğumu düşündüğüm yerde bir türlü kalamamam o zamanların tohumudur. Her iki şekilde de gözlerimin dolu dolu olup geride bıraktığıma üzüldüğümü, çocuk aklımla hasreti içime yerleştirdiğimi anlardım. 

Bakırköy' deki ev annemin de genç kızlığının geçtiği, bizim de büyüdüğümüz, anneannemin şimdilerde tek başına yaşadığı o ev ( anneannemi 2017 Temmuzunun 27sinde kaybettik ) Bir aile için çok şey demek olan, sadece ev olmayan, birleştiriciliği çok kuvvetli huzurlu bir mabet. Daha kapısından adım atar atmaz çocuk kalbimi tekrar takındığım o güzel ev. Bir kez o evde, o arka odada bir yaz öğleden sonrası  cam aralığından gelen hafif rüzgarla uyuduysanız bir daha başka yerde o uykunun tadını hiç bulamazdınız. Hep aradım ben o sorumsuz uykuyu. En azından o evden yolu geçmiş onlarca aile ferdi bu dediğimi çok  içinden hissederek anlayacaktır. Bir kere o evde anneannemin demlediği içine yayla çayı da katılmış mis çayını içtiyseniz artık hiçbir çay o kadar keyif vermez.  Anneannemin bana kendi elleriyle dikip, içine yayla çayı doldurduğu bir bez torba var.  Kıyıp da kullanamıyorum o çayı;  biter de bir daha bulamam diye, anneannemden sonra kimseler bana böyle elleriyle birşey hazırlamaz diye gözüm gibi bakıyorum ( belki de elimdeki son stok o çay, o gitti ve sanki o yayla çayı da biterse içimden kocaman bir parça sökülecek gibi ) Bir de yakasının içine koca bir çengelli iğne ile mavi boncuk tutuşturduğu tişörtüm var. En az 20 yıldır o tişörtün içinde aynen takıldığı günkü gibi duruyor o iğne. En pahalı mağazadan alınmış en şık bluzdan milyonlarca kere daha kıymetli. Bayramlarda alınmış cicili bicili kıyafetlerimizin yakalarından kafamız acımadan rahat geçsin diye makası vurup da  yakasını kesen kadın anneannem. Kimselerin aklına gelmeyecek şeyler yapıp harikalar yaratan güçlü kadın. Küçükken parkta saatlerce salıncakta sallanıp da sabırla bekleyenim; geceleri içirmek için getirdiği kaymaklı sütlerden nefret ettiğim kadın anneannem. Yaz geceleri uykunun en tatlı yerinde gelip uyandırıp '' hadi karpuz kestim, kalk da ye kızım '' diyen ömrünü yedirip içirmek için feda etmiş bir Karadeniz kadını.  Sadece bizi, torunlarını evlatlarını değil hem de. Kapıya gelen postacıyı içeri alıp sütlaç yedirmişliği vardır. Benim hayatımın idolü. Sadece benim de değil üstelik, bu ailede birçoğumuzun örnek aldığı kadın.

Çocukluğuma dair hatırladığım ve her aklıma geldiğinde gülümsediğim bir anım var. Mekan yine Bakırköy Kartaltepe' deki ev. Henüz okula gitmediğim ve yılın büyük bölümünü anneannemle geçirdiğim hayatımın rüya zamanları. Caddeye bakan balkona o vakitler camekan yaptırılmamış. Karşısı kocaman bir top sahası. Şimdiki gibi çok araba da geçmeyen güzel Kartaltepe.  Mevsim kış ve oldukça kar yağmış anımsadığım. Ben dışarı çıkıp kartopu oynamak istiyorum, anneannem bahçeye çıkartmak istemiyor hasta olurum diye. Balkonda biriken karlarla oynamama izin veriyor önce. Sonra yine içine sinmiyor olacak ki alıyor eline kocaman bir çamaşır leğeni, içine karları doldurup getiriyor salonun ortasına. O zamanlar henüz kalorifer tesisatı yok;  salonda soba kurulu; kar dolu leğen sobanın yanında ben de önünde oynuyorum öylece. Arada ellerimi sobada ısıtıp tekrar oynamama izin veriyor. Leğende karlar eridikçe de balkondan takviye ediyor. Hayatta üşenmek nedir bilmeyen, aklına geleni dakika beklemeden icraata geçiren tez canlı muhteşem kadın anneannem. Ailenin kadınlarından kimse onun gibi olmayı, hatta biraz ona benzemeyi başaramadık bence. Ne 4 kızı ne de kız torunları. Kuymağı, köfteyi hala onun kadar lezzetli yapan yok aramızda.  Hep ya tuzu ya yağı eksik kalıyor. Onun gibi yedi düvelle barışık olan da yok, hafızası zehir gibi keskin olan da. Ve hala onun kadar güzel karpuz seçen de. Allah ömrüne ömür katsın; bize, hepimize kattıkların yoluna ışık olsun… 07.02.2014 tarihinde yazmışım bu yazıyı, henüz anneannem hayatta iken.

Onu Temmuz 2017' de kaybettik. Güneşli bir günde tam da toprağa kavuşacakken üzerine yağan rahmet yağmurları ve ışık huzmesi eşliğinde ömrüne yaraşır şekilde veda ettik koca çınarımıza. Ardından çok şey oldu. Fakat onu anmadığımız tek günümüz olmadı. Eğer içimde bir yerlerde bir güçlü kadın varsa onun genleri sayesindedir. Ve eğer gerçekten bir cennet varsa orada baş köşedesin biliyorum....




p.s. 25.07.2017 anneannem vefat etti / Tekirdağ

2 yorum:

Zerrin dedi ki...

Ahhh yaseminim ben de ananemi pek özledim 😔 toprakları bol mekanları cennet olsun

kitaplıkkedisi dedi ki...

çok duygulandım.ben de sizin gibi ananeciğime çok düşkünüm.Allah ananeciğinizin mekanını cennet eylesin...