2 Ağustos 2013 Cuma

Fırıncı Orhan İftar Davetinde Buluştuk


Doğup büyüdüğünüz şehirden başka bir şehirde yaşamaya başlamanın belki de en güzel ve en keyifli tarafı sürekli keşfedilebilecek yeni mekanların olması. Uzunca bir süre o şehirde turist olarak hissedebilmek. Bu anlamda Ankara benim için halen öyle;  İstanbul' dan sonra çok renkli bir şehir olmasa da gezip görecek bir sürü mekan, tadına bakacak bir dolu lezzete de sahip. Fırsat yaratıp yeni yerleri deneyimlemeye çalışsak da hepsine yetişmek mümkün olmayabiliyor. Fırıncı Orhan da bir süredir farklı farklı şubelerine rastlayıp bir türlü tanışamadığım mekanlardan biriydi. 

Geçtiğimiz akşam Markör Markalaşma Ajansından Oytun Özel Türkoğlu ve Oburcan'ın daveti ile Ankaralı yemek bloggerları Fırıncı Orhan Çukurambar şubesinde iftar yemeğinde buluştuk. Mekan sahibi ve işletmecisi Recep Ayhan Bey büyük bir nezaket ve misafirperverlikle her birimizi tek tek karşıladı ve gece boyunca da her türlü sorumuzu yanıtladı. 
Ankaralılar mutlaka bilir Fırıncı Orhan 1958 yılından beri Ankara' da hizmet vermekte ve artık 3. kuşak görevi devralmış durumda. İşin her türlü inceliğini, tüm şubelerin her türlü detayıyla bizzat ilgilenen, mutfak sırlarını da tecrübe etmiş çok genç bir işletmeci Recep Bey. İşe ekmek üretimi ile başlayıp sonrasında manav, kasap, şarkuteri ve yöresel ürün gibi geniş bir yelpazeye yayılmış. Çukurambardaki şubede tam 200 kişi kapasite mevcut. 


Çok sade şekilde hazırlanmış az ve öz iftariyelikler sunuldu önce. Diğer müşterilerine sunulan fiks iftar menüsünün aksine bize hemen her çeşidi de ufak ufak deneyimlememiz için farklı bir menü hazırlamışlardı. Kırma zeytin, hurma, semizotu salatası, ezme, zeytinyağlı fasulye gibi iftariyelikleri yine kendi özel çeşit ekmekleri ile ikram ettiler.



 Benim için gecenin en başarılı sunumu ve lezzeti kesinlikle tam kıvamında hazırlanmış Közlenmiş Patlıcan çorbası oldu. Daha önceden birkaç farklı yerde yemiş biri olarak bugüne kadar yediklerimin en iyisiydi diyebilirim. Yanında limon ile servis edilmişti, fakat patlıcanın köz tadını daha fazla alabilmek için limonsuz içtim. Bundan sonra gittiğimde mutlaka aklıma gelen ilk lezzet bu çorba olacak. Benim gibi diğer blogger arkadaşlarım da sanırım çok beğendiler ki bir ara masada herkes birbirine közlenmiş patlıcan çorbası tarifi veriyordu.


Çorbadan sonra ikram edilen Kadayıfa Sarılı Keçi Peyniri Salatası da benim gibi salatada kuruyemiş ve meyveye bayılan biri için oldukça başarılı idi. Tüm kış salatalara nar ayıklamaktan usanmış biri olarak eski bir dostu görmüş kadar mutlu oldum narlı, cevizli, kuru kayısılı ve bademli salata sunulduğunda. Yemek yediğim yerlerde özellikle salatalarda en dikkat ettiğim şey eklenen sosun miktarı. İnce ince özenip de böylesi güzel bir salata hazırlayıp  sosu eksik ya da fazla gelince tüm hevesim kaçıyor. Bu salata için şöyle diyebilirim ki tam benim damak tadıma uygundu. Narın ekşisi, kayısının şekeri sosla beraber güzelce harmanlanmıştı. İftar için değil de başka bir zaman gelmiş olsam önden bir Közlenmiş Patlıcan Çorbası ardından da mis gibi ekmekleri ile bu salatadan yiyip afiyetle masadan kalkarım.

Salata sonrasında ara sıcak olarak taş fırında pişmiş fındık lahmacun, incecik hamuru ile FO Gurme pizza minik minik porsiyonlar halinde ikram edildi.  Ana yemek olan etler ise kesinlikle asıl uzmanlık alanları ekmeğin yanı sıra et konusunda da iddialı olduklarını kanıtlar gibiydi. Kasap köfte, kuzu pirzola ve hardal soslu dana madalyondan oluşan zengin bir et tabağı vardı karşımda. Kırmızı etle pek barışık olmamama rağmen özellikle dana madalyonun çok başarılı olduğunu söylemem gerek. Üzerindeki hardal sosu ise ete çok yakışmıştı.


Çukurambar şubesinde yemeğimizi yedikten sonra tatlıları tatmak için hep birlikte en yeni açılmış şube olan Park Oran şubesine gittik. Çok sade ve modern olarak dizayn edilmiş şubede geniş ve keyifli bir bahçesi de  mevcut. Kendi sınıfındaki birçok cafe ve pastaneye göre fiyatlarının da bu şubede oldukça makul olduğunu söylemeliyim. Ankara genelinde bardağı 1,5 tl çay içebileceğiniz bir cafe sanırım yoktur. Diğer şubelerde fiyatlar farklılık gösterebiliyormuş, onu da eklemek gerek.


Bizleri tam bir Türk misafirperverliği ile konuk eden Recep Bey yemekte olduğu gibi çay ve tatlı tadımı esnasında da bizimle beraberdi. Her türlü konuda olumlu ya da olumsuz tüm sosyal medyadan takipçi yorumlarımızı da anında kendisine ilettik. Özellikle hizmet sektöründe böylesine isim yapmış firmalar için en büyük sorunlardan biri iyi yetişmiş kalifiye eleman bulmaktır. Siz mutfakta ne kadar harikalar yaratırsanız yaratın bir servis elemanının en ufak hatası firmayı yerle bir edebilir. Firma bu konuda oldukça hassas ve son dönemde kendi içlerinde de eğitimler vererek personelini yetiştirmeye başlamış. Zaten bizleri kapıda karşılayıp yine kapıya kadar uğurlayan tüm çalışanlar da oldukça nazikti. Beni yemek yediğim yerlerde özellikle yoğun zamanlarda en rahatsız eden şeylerden biri de çok fazla servis elemanının ortalıkta kalabalık yapmasıdır.  Bence Fırıncı Orhan yeterli sayıda servis elemanı ile konuklarını hem bekletmeden hem de koşturmacaları ile yormayan kaliteli bir servis sunuyor.


Tüm yediklerimizden sonra önümüze gelen bu zengin tatlı tabağına hayır demek maalesef mümkün olamadı. Tahin soslu kabak tatlısı, Sütlü nuriye, Islak Kek ve İncir Tatlısından oluşan her zevke hitap eden bolca çeşit mevcut. Kendi suyuyla ağır ateşte pişmiş incir tatlısı çok lezzetli idi. Islak Kek tam anlamıyla olay yaratacak lezzette, yiyip yiyebileceğiniz en lezzetli ve en ıslak kek sanırım burada ikram ediliyor. Islak keke itiraz edebilecek kimseyi tanımıyorum ama hiç sevmeyen bile eminim koca bir dilimi nefes almadan mideye indirebilir.  Üzerinde kaymak ve tahin ile servis edilen kabak tatlısı güzeldi ama mevsim itibariyle menüde olmasa da olurmuş bana kalırsa. Bu yorumumda elbette kabaktan hiç hazetmediğim gerçeği de gizli. Sütlü Nuriye ile yıldızım bu yaşıma kadar hiç barışmadığı için yorum yapamıyorum. 

O akşam birlikte olduğumuz Ankaralı arkadaşlardan daha önce mekanda haftasonu kahvaltısı yapmış olanların dediklerine göre Ankara' da haftasonu gurme kahvaltı yapılabilecek yegane adres de yine Fırıncı Orhan şubeleriymiş. Ramazan'ın bu son haftasonunda ben Ankaralıların yerinde olsam bir akşam iftar yemeğine gider şu  enfes çorbadan ve salatadan yerdim. Sonra da bayram kahvaltısı için kendimi yine Fırıncı Orhan'da  açık büfe kahvaltı ile ödüllendirirdim. 

İftar organizasyonu ve davet için Markör Markalaşma ajansından Sevgili Oytun ve Oburcan' a tekrar tekrar teşekkürler. Firma sahibi ve işletmecisi Sn.Recep Bey ve tüm çalışanlara da ayrıca ilgi ve güleryüzlü hizmetleri için teşekkürler.




Hiç yorum yok: